Xəbər lenti
Zakir KAYA:Ben ne insanlar gördüm aslında yoktular!
Zakir Kaya
İşte bu yüzden gücü inanılmaz…
Çünkü fiziğiyle sınırlı kalmadığı …
Herhangi bir noktasında aklı veya duygularının devreye girdiği…
Kendinden güçlü bir canlıyı bile başka güçleriyle çok rahatlıkla alt edebileceği için…
Buraya kadar fena değil! Ama tüm bu tatlı portreyi bir çırpıda mahvetmek mümkün. Çünkü bu her şeyi yapabilme ihtimalini içinde barındıran bir canlı türünden bahsediyoruz. Yanınızda oturan birinin sizi sevmesi veya sizi öldürmesi arasında en fazla iki saniye var. Yani bir insanın bir şeyi yapması ile yapmaması arasında çok basitmiş gibi görünen ama çok farklı sonuçlar doğuran incecik bir çizgiden bahsediyoruz. Düşünce, yani akıl/ruh esasına göre işleyen o hayati çizgi… Bazen doğanın bile bize bahşettiklerine tüm gücüyle karşı gelen…Kimi zaman doğayı bile etkisiz bırakan…
Siz, bir hayvanın bulaşıcı hastalık taşıdığı için onlarca hatta yüzlerce insanı öldürdüğünü gördünüz mü? Mümkün değil, çünkü en basitinden bunun farkına varabilecek bir hayvan türü yok. Kaldı ki tutun teşhis etti ve kendi soyuna zarar verebileceğini düşündü; onlarca insanı birkaç gün içinde sadece doğanın ona bahşettiği güçlerle öldürebilecek bir hayvan beyni de yok.
Ama kuş bile olsa, yüzlerce hayvanı kendi soyunun zarar görmemesi uğruna bir çırpıda “katledecek” ve bu katliama itlaf diyerek dünya ülkeleri arasına yıldızlı olarak girme şansını elde edecek insanlar topluluğu var.
…ve işte güç, başlangıç skorunu bir anda katlıyor. İnsan, sadece “insan” olmanın vermiş olduğu donanımla bir çok canlıyı haritadan, hatta hayattan bile silebiliyor.
Gücün bu denli büyük ama aynı zamanda da tehlikeli bir donanım olduğunu ele aldığımızda, insanların doğuştan gelmeyen ve sonradan artan güçleri karşısında ilk önce törpülenen yanlarının onları “insan” yapan değerleri olması ne yazık ki garip değil.
Mesela otobüse bindiğinde kendinden büyüklere yer veren bir delikanlı, yıllar sonra otomobil aldığında, önüne çıkan otobüse yol vermemek için o anda yürümekte olan bir yayaya çarparak olay mahalinden gönül rahatlığıyla sıvışabiliyor. Eli iş tutmuş, cebi para görmüş, ailesinin gözünde “erkek” adam olmuş, hatta bir de soyunu uzatmak niyetiyle boy boy çocuk yapmış, evrene kendini kanıtlamış bir adam işte. Şu saatten sonra hayatını, fevri bir manevranın elim sonucu nedeniyle neden karartmalı ki? İnsan olmak belki de burada devreye giriyor. Ama sadece başlık olarak ait olduğu bir kalıp onu “insan” yapmaya yetmiyor.
Hiç de ütopik olmayan bu örnek, bir düşünürün söylemiş olduğu “ insana insan kadar kötülük yapacak hiçbir hayvan yoktur!” söyleyişini de haklı çıkarıyor.
Tüm yolların, amaçların ve hatta hayallerin maddeye endekslendiği günümüzde, hangi taşı kaldırsak altından geleceğini yakalamaya çalışan ve oraya buraya kaçışan insanlar çıkıyor. Üstelik sadece kaçışmakla da kalmayıp, hayatta kalma çabalarını sürekli kılmak uğruna birbirleriyle çarpışıyorlar. Eminim eşini ve çocuğunu öldürdükten sonra intihar eden bir balık görmemişsinizdir. Bu nedenle dedikodu yapan, yalan söyleyen veya bir diğerinin hakkına geçen bir tavuklada karşılaşmamız çok doğal….
Yine bir düşünür, “Ne kadar çok akıl, o kadar çok mutsuzluk” der. Herhalde bu nedenle evrende insandan daha mutsuz bir canlı türü yok. Ama insanlar genelde maddeye dayanan ve “insan olmak”tan uzaklaşan öyle hayaller inşa ediyorlar ki, zaten gerçekleşse bile bu, sadece dünyadaki iktidarı sağlıyor. Onun bile geçici olduğunu fark etmek için, herhangi bir gazetenin 3. sayfasındaki olayları okumak yetiyor. Çünkü bir tek ölüm, geride kalanları uyandırıyor.
İşte giderek insanlardan her şeyi bekler bir esnekliğe terfi etme yollarında inancımızı, mutluluğumuzu ve zamanımızı kaybediyoruz. “İnsan olarak doğulmaz, insan olunur.” söylemini ise daha sık hatırlar oluyoruz.
* * *
Attila İlhan’ın
“Ne kadınlar sevdim, zaten yoktular.” derken sonrasını okumayan bir okur için sanki sevgisinin, bir insanın niteliklerinin üzerinde kalmış gibi düşündürmesinin ne denli çekici .
Oysa “Gerçek değildiler, birer umuttular.” diye devam eden o şiir, insanı daha mağrur bir hüzne sürükler ve en çok da insanı bu düşünce perişan ederdi.
Şimdi gerçek bile olmayan insanlara bırakıyor. Ve içimden bir çok insana “yaşıyor” bile demek geçmezken, onun için iyilerin ölmüş olduğunu görmek.Acı
Manevr.az
Gecenin bir yarısı pervasızca arayan, ağzı gevşek insanlara, dedikodu yapanlara kızıp durdum içten içe.
Sorunun herkese eşit mesafede yaklaşmak olduğunu anlamam çok uzun sürdü.
İnsanın tarihiyle ilgili evrimsel ve kültürel anlamda çeşitli kaynaklarda yazılı bilgilere rastlamamız mümkün. Ancak “insan” olmanın tarihi deyince elbette ki bu kadar kesin konuşamıyoruz. Nedir insan olmak dedikleri? Neye bakılır, neyle ölçülür, nasıl örneklendirilir?
Aslında “insan” olarak dünyaya gelmek, farkla yenik başlaması… Nefes alıp veren herhangi bir canlı olmak yerine düşünebilen, düşündüklerini eyleme geçirebilen, hissedebilen ve bu eylemleri farklı örneklerle de çoğaltabilen bir tür.İşte bu yüzden gücü inanılmaz…
Çünkü fiziğiyle sınırlı kalmadığı …
Herhangi bir noktasında aklı veya duygularının devreye girdiği…
Kendinden güçlü bir canlıyı bile başka güçleriyle çok rahatlıkla alt edebileceği için…
Buraya kadar fena değil! Ama tüm bu tatlı portreyi bir çırpıda mahvetmek mümkün. Çünkü bu her şeyi yapabilme ihtimalini içinde barındıran bir canlı türünden bahsediyoruz. Yanınızda oturan birinin sizi sevmesi veya sizi öldürmesi arasında en fazla iki saniye var. Yani bir insanın bir şeyi yapması ile yapmaması arasında çok basitmiş gibi görünen ama çok farklı sonuçlar doğuran incecik bir çizgiden bahsediyoruz. Düşünce, yani akıl/ruh esasına göre işleyen o hayati çizgi… Bazen doğanın bile bize bahşettiklerine tüm gücüyle karşı gelen…Kimi zaman doğayı bile etkisiz bırakan…
Siz, bir hayvanın bulaşıcı hastalık taşıdığı için onlarca hatta yüzlerce insanı öldürdüğünü gördünüz mü? Mümkün değil, çünkü en basitinden bunun farkına varabilecek bir hayvan türü yok. Kaldı ki tutun teşhis etti ve kendi soyuna zarar verebileceğini düşündü; onlarca insanı birkaç gün içinde sadece doğanın ona bahşettiği güçlerle öldürebilecek bir hayvan beyni de yok.
Ama kuş bile olsa, yüzlerce hayvanı kendi soyunun zarar görmemesi uğruna bir çırpıda “katledecek” ve bu katliama itlaf diyerek dünya ülkeleri arasına yıldızlı olarak girme şansını elde edecek insanlar topluluğu var.
…ve işte güç, başlangıç skorunu bir anda katlıyor. İnsan, sadece “insan” olmanın vermiş olduğu donanımla bir çok canlıyı haritadan, hatta hayattan bile silebiliyor.
Gücün bu denli büyük ama aynı zamanda da tehlikeli bir donanım olduğunu ele aldığımızda, insanların doğuştan gelmeyen ve sonradan artan güçleri karşısında ilk önce törpülenen yanlarının onları “insan” yapan değerleri olması ne yazık ki garip değil.
Mesela otobüse bindiğinde kendinden büyüklere yer veren bir delikanlı, yıllar sonra otomobil aldığında, önüne çıkan otobüse yol vermemek için o anda yürümekte olan bir yayaya çarparak olay mahalinden gönül rahatlığıyla sıvışabiliyor. Eli iş tutmuş, cebi para görmüş, ailesinin gözünde “erkek” adam olmuş, hatta bir de soyunu uzatmak niyetiyle boy boy çocuk yapmış, evrene kendini kanıtlamış bir adam işte. Şu saatten sonra hayatını, fevri bir manevranın elim sonucu nedeniyle neden karartmalı ki? İnsan olmak belki de burada devreye giriyor. Ama sadece başlık olarak ait olduğu bir kalıp onu “insan” yapmaya yetmiyor.
Hiç de ütopik olmayan bu örnek, bir düşünürün söylemiş olduğu “ insana insan kadar kötülük yapacak hiçbir hayvan yoktur!” söyleyişini de haklı çıkarıyor.
Tüm yolların, amaçların ve hatta hayallerin maddeye endekslendiği günümüzde, hangi taşı kaldırsak altından geleceğini yakalamaya çalışan ve oraya buraya kaçışan insanlar çıkıyor. Üstelik sadece kaçışmakla da kalmayıp, hayatta kalma çabalarını sürekli kılmak uğruna birbirleriyle çarpışıyorlar. Eminim eşini ve çocuğunu öldürdükten sonra intihar eden bir balık görmemişsinizdir. Bu nedenle dedikodu yapan, yalan söyleyen veya bir diğerinin hakkına geçen bir tavuklada karşılaşmamız çok doğal….
Yine bir düşünür, “Ne kadar çok akıl, o kadar çok mutsuzluk” der. Herhalde bu nedenle evrende insandan daha mutsuz bir canlı türü yok. Ama insanlar genelde maddeye dayanan ve “insan olmak”tan uzaklaşan öyle hayaller inşa ediyorlar ki, zaten gerçekleşse bile bu, sadece dünyadaki iktidarı sağlıyor. Onun bile geçici olduğunu fark etmek için, herhangi bir gazetenin 3. sayfasındaki olayları okumak yetiyor. Çünkü bir tek ölüm, geride kalanları uyandırıyor.
İşte giderek insanlardan her şeyi bekler bir esnekliğe terfi etme yollarında inancımızı, mutluluğumuzu ve zamanımızı kaybediyoruz. “İnsan olarak doğulmaz, insan olunur.” söylemini ise daha sık hatırlar oluyoruz.
* * *
Attila İlhan’ın
“Ne kadınlar sevdim, zaten yoktular.” derken sonrasını okumayan bir okur için sanki sevgisinin, bir insanın niteliklerinin üzerinde kalmış gibi düşündürmesinin ne denli çekici .
Oysa “Gerçek değildiler, birer umuttular.” diye devam eden o şiir, insanı daha mağrur bir hüzne sürükler ve en çok da insanı bu düşünce perişan ederdi.
Şimdi gerçek bile olmayan insanlara bırakıyor. Ve içimden bir çok insana “yaşıyor” bile demek geçmezken, onun için iyilerin ölmüş olduğunu görmek.Acı
Manevr.az
Xəbəri paylaş
Çox oxunanlar
Son yüklənənlər
Axtarış
Reklam
İqtisadiyyat
Yazarlar
Sevinc QƏRİB
KƏRAMƏT
KƏRAMƏT
Emil Rasimoğlu
KƏRAMƏT
Aydın Canıyev
Aydan Ay
Sorğu
Portalımızı dəyərləndirin.
Çox oxunanlar