Xəbər lenti
Sevgili insan! - Mine Sarmış
Mine Sarmış
Şiddet, şiddeti getiriyor... Önce çekirdekte başlıyor şiddet... Ne gördüyse ne yaşadıysa, ne öğretildiyse aynısını çocuğuna ve yakınlarına uyguluyor. O çocuk travmalarla büyürken karakterine ve ruhuna işleyen etkiler zamanla ortaya çıkıyor. Nasıl mı? O da aynı şiddeti yakınlarına, sevgilisine, karısına, arkadaşlarına yapmaya başlıyor çünkü. Değişen bir şey yok aslında sadece zaman, mekan ve kişiler değişiyor.Herkes kendi zehirini ya da güzelliklerini aşılıyor etrafına.Kimisi dayak atıp, ahlaksız davranışlar sergileyip, çıkarları için herkesi alıp satabilen suç ve günahı bilmeyen, bilsede önemsemeyen duygusuz bir yapıya sahip oluyor. Çünkü ona böyle öğretilmiştir.çünkü düşünmekten yorumlamaktan hatta kendi ayakları üzerinde durup dürüstce yaşamaktan yoksundur. Bu şiddet sadece bu erozyonlarlada bitmez ki bazı çekirdekler dinden imandan girip Allahın hüküm ve yasaklarını kendilerine göre evirip çevirirler.Ama namaz kılıyordur ama ibadet ediyordur değil mi? O zaman herseyin sahibi olunup hüküm verilebiliyordur degil mi? Göstermelik yapılan kalben ve zihnen yapılmayan hiç bir şey samimi ve gerçek değildir. Lafa gelince dinini kalkan olarak kullanmak ama gercek hayatta baskıcı, ön yargılı, kendi bencilliginde bogulan ve bunu topluma değisik yollarla şiddet olarak aktaran hasta ruhların tedavisi nedir acaba? Armut dibine düşermiş, düşermişte o armutun hiç mi aklı, fikri, duyguları, kendine ait değerleri, tadı, tuzu, gölgesi yokmuş? Peki ya günahsız insanlar?
Bu hastalıklı düzenin içine çekilen, siddet gören, sömürülen, tüketilen, öldürülenler? Lafa gelince herkes insan.Ama bir sormak lazım sen nasıl insansın? Kalbin, beynin ve yaşama yansıman nedir? Emanet olan can'a ve sana emanet edilenlere( doğaya, hayvanlara, eşine, dostuna, yakınlarına vb.) nasıl davranıyorsun? Yaşamak demek sadece kendi yaşamını mı düşünmek demektir? Yaşamak demek başkalarının yaşamlarını da düşünmek haklarına girmemek demek degil midir? Size yapılan şiddeti siz de başkalarına yapmayın...ayrımcılık, konum ve mevki, insanı sınıflandırma, zengin, fakir, güzel, çirkin, yaşlı, genç diye kategorilere ayırmayın evrenin temel var oluş nedeninizi asla unutmayın...yeni kurbanlar olmasın, yeni acılar doğmasın...Tüketmeyin...iyi niyetleri, sevgiyi, saygıyı, yaşamları. Belki o zaman insan olmanın gerçek erdemine ve güzelliklerine sahip olunabilir.Belki o zaman terör, şiddet, ve kaybedilmiş yaşamlar, derin acılar olmaz. Ve... "Kader oyuncak etmez... İnsanlar iyi yada kötü oyuncudur." " Ne olursan ol, yine gel demiş Mevlana Hz." Öyleyse; Önce insan olun, sonrası zaten gelir.
Şiddet, şiddeti getiriyor... Önce çekirdekte başlıyor şiddet... Ne gördüyse ne yaşadıysa, ne öğretildiyse aynısını çocuğuna ve yakınlarına uyguluyor. O çocuk travmalarla büyürken karakterine ve ruhuna işleyen etkiler zamanla ortaya çıkıyor. Nasıl mı? O da aynı şiddeti yakınlarına, sevgilisine, karısına, arkadaşlarına yapmaya başlıyor çünkü. Değişen bir şey yok aslında sadece zaman, mekan ve kişiler değişiyor.Herkes kendi zehirini ya da güzelliklerini aşılıyor etrafına.Kimisi dayak atıp, ahlaksız davranışlar sergileyip, çıkarları için herkesi alıp satabilen suç ve günahı bilmeyen, bilsede önemsemeyen duygusuz bir yapıya sahip oluyor. Çünkü ona böyle öğretilmiştir.çünkü düşünmekten yorumlamaktan hatta kendi ayakları üzerinde durup dürüstce yaşamaktan yoksundur. Bu şiddet sadece bu erozyonlarlada bitmez ki bazı çekirdekler dinden imandan girip Allahın hüküm ve yasaklarını kendilerine göre evirip çevirirler.Ama namaz kılıyordur ama ibadet ediyordur değil mi? O zaman herseyin sahibi olunup hüküm verilebiliyordur degil mi? Göstermelik yapılan kalben ve zihnen yapılmayan hiç bir şey samimi ve gerçek değildir. Lafa gelince dinini kalkan olarak kullanmak ama gercek hayatta baskıcı, ön yargılı, kendi bencilliginde bogulan ve bunu topluma değisik yollarla şiddet olarak aktaran hasta ruhların tedavisi nedir acaba? Armut dibine düşermiş, düşermişte o armutun hiç mi aklı, fikri, duyguları, kendine ait değerleri, tadı, tuzu, gölgesi yokmuş? Peki ya günahsız insanlar?
Bu hastalıklı düzenin içine çekilen, siddet gören, sömürülen, tüketilen, öldürülenler? Lafa gelince herkes insan.Ama bir sormak lazım sen nasıl insansın? Kalbin, beynin ve yaşama yansıman nedir? Emanet olan can'a ve sana emanet edilenlere( doğaya, hayvanlara, eşine, dostuna, yakınlarına vb.) nasıl davranıyorsun? Yaşamak demek sadece kendi yaşamını mı düşünmek demektir? Yaşamak demek başkalarının yaşamlarını da düşünmek haklarına girmemek demek degil midir? Size yapılan şiddeti siz de başkalarına yapmayın...ayrımcılık, konum ve mevki, insanı sınıflandırma, zengin, fakir, güzel, çirkin, yaşlı, genç diye kategorilere ayırmayın evrenin temel var oluş nedeninizi asla unutmayın...yeni kurbanlar olmasın, yeni acılar doğmasın...Tüketmeyin...iyi niyetleri, sevgiyi, saygıyı, yaşamları. Belki o zaman insan olmanın gerçek erdemine ve güzelliklerine sahip olunabilir.Belki o zaman terör, şiddet, ve kaybedilmiş yaşamlar, derin acılar olmaz. Ve... "Kader oyuncak etmez... İnsanlar iyi yada kötü oyuncudur." " Ne olursan ol, yine gel demiş Mevlana Hz." Öyleyse; Önce insan olun, sonrası zaten gelir.
Xəbəri paylaş
Çox oxunanlar
Son yüklənənlər
Axtarış
Reklam
İqtisadiyyat
Yazarlar
Sevinc QƏRİB
KƏRAMƏT
KƏRAMƏT
Emil Rasimoğlu
KƏRAMƏT
Aydın Canıyev
Aydan Ay
Sorğu
Portalımızı dəyərləndirin.
Çox oxunanlar