Xəbər lenti
Ol ile öl arasında...
Donuk bir ifadeyle kurbanın üzerinde gezdiriyordu bıçağını...Birden göz göze geldiler...Öyle bir derinlikti ki, tarifsiz bir an.
Tarifsiz... Birazdan gözlerini bağlayacağı kınalısı... Daha dün gibiydi kucağına doğumu...Gecenin bir yarısı büyük bir heyecanla karşılamıştı onu. Öyle güzeldi ki sürmeli gözleri...Hayata ilk bakışını atarken nasılda içine sokası gelmişti kınalı kuzusunu. Kınalı... Evet onun adı bu olmalıydı. Annesiyle baş başa bırakırken ardına dönüp dönüp ne çok bakmış...bakışmıştı.Ahırın kapı aralığında o ilk beslenmeyi izlerken aldığı haz...Peki,gece defalarca kontrol ettiği, o zamanın durduğu anlar? Sanki çocukluğuna birden geri dönmüş,sürülerinin peşinden asasıyla koşan dağların kralı oluvermişti. Bir çok kuzu vardı o gece doğan... ama o başkaydı. Kahve ahalisi onlar geçerken dalgacı bir ifade ve kahkahalarla; - Koskoca adama bak sanki köpek gezdiriyor. O, hiç duymazdı onları ve düşünürdü gerçekten sevmeyi bilirler mi acaba diye. Kınalısıyla her yere gider,kendi açlığını düşünemez ve ilk önce onun karnını doyururdu.Sanki kendi doymuş gibi olurdu onu beslerken...Mutluluk,en doğal haliyle belki de buydu. Zamanın durduğu anlardan biriydi bu tarifsiz an da... Kınalısını nasıl kurban edebilecekti? Fakirlik, ciğerine bu kadar dokunmasaydı,gidip bir kurbanlık alabilseydi keşke... Beklediği hiç bir yerden haber gelmemişti...Kesesine uygun bir kurbanlık bulamamıştı.İki oğlu vardı ve bu bir görevdi...nasıl bir güç veriyordu yaradan? -Gözlerinden akan yaşlar, kınalı kuzusunun gözlerine iniyordu.Bıçağı büyük bir güçle tutuyordu...ama ne yapsa elleri titriyordu. Birden bir erkek çocuğu bağıra bağıra koca Alinin yanında belirdi... - Dur Ali amca! Başını meraklı bir ifadeyle kaldırdı koca Ali... - Ne oldu çocuk? - Bulduk Ali amca...Tam senin istediğin gibi bir kurbanlık bulduk... -Bak babam getiriyor. Bıçak öyle bir düştü ki titreyen ellerinden,bütün evren duydu sanki o sesi... Açtı ellerini... -Ya Rabbimm...Sen bilirsin. Kınalı kuzusunun ayaklarındaki bağı açtı... Başka bir kuzu olsa hemen uzaklaşırdı ama kınalı ,onun koltuk altına giriverdi hemen.Bir adım bile gitmeden.Sanki senin için ölürüm diyordu. İşte o an! Sessiz bir dil konuşuyordu sadece... Sevgiyi, yüreklere nakşedenin gücü... Ol der olur... Öl der ölür.
Mine Sarmış.
Manevr.az
Tarifsiz... Birazdan gözlerini bağlayacağı kınalısı... Daha dün gibiydi kucağına doğumu...Gecenin bir yarısı büyük bir heyecanla karşılamıştı onu. Öyle güzeldi ki sürmeli gözleri...Hayata ilk bakışını atarken nasılda içine sokası gelmişti kınalı kuzusunu. Kınalı... Evet onun adı bu olmalıydı. Annesiyle baş başa bırakırken ardına dönüp dönüp ne çok bakmış...bakışmıştı.Ahırın kapı aralığında o ilk beslenmeyi izlerken aldığı haz...Peki,gece defalarca kontrol ettiği, o zamanın durduğu anlar? Sanki çocukluğuna birden geri dönmüş,sürülerinin peşinden asasıyla koşan dağların kralı oluvermişti. Bir çok kuzu vardı o gece doğan... ama o başkaydı. Kahve ahalisi onlar geçerken dalgacı bir ifade ve kahkahalarla; - Koskoca adama bak sanki köpek gezdiriyor. O, hiç duymazdı onları ve düşünürdü gerçekten sevmeyi bilirler mi acaba diye. Kınalısıyla her yere gider,kendi açlığını düşünemez ve ilk önce onun karnını doyururdu.Sanki kendi doymuş gibi olurdu onu beslerken...Mutluluk,en doğal haliyle belki de buydu. Zamanın durduğu anlardan biriydi bu tarifsiz an da... Kınalısını nasıl kurban edebilecekti? Fakirlik, ciğerine bu kadar dokunmasaydı,gidip bir kurbanlık alabilseydi keşke... Beklediği hiç bir yerden haber gelmemişti...Kesesine uygun bir kurbanlık bulamamıştı.İki oğlu vardı ve bu bir görevdi...nasıl bir güç veriyordu yaradan? -Gözlerinden akan yaşlar, kınalı kuzusunun gözlerine iniyordu.Bıçağı büyük bir güçle tutuyordu...ama ne yapsa elleri titriyordu. Birden bir erkek çocuğu bağıra bağıra koca Alinin yanında belirdi... - Dur Ali amca! Başını meraklı bir ifadeyle kaldırdı koca Ali... - Ne oldu çocuk? - Bulduk Ali amca...Tam senin istediğin gibi bir kurbanlık bulduk... -Bak babam getiriyor. Bıçak öyle bir düştü ki titreyen ellerinden,bütün evren duydu sanki o sesi... Açtı ellerini... -Ya Rabbimm...Sen bilirsin. Kınalı kuzusunun ayaklarındaki bağı açtı... Başka bir kuzu olsa hemen uzaklaşırdı ama kınalı ,onun koltuk altına giriverdi hemen.Bir adım bile gitmeden.Sanki senin için ölürüm diyordu. İşte o an! Sessiz bir dil konuşuyordu sadece... Sevgiyi, yüreklere nakşedenin gücü... Ol der olur... Öl der ölür.
Mine Sarmış.
Manevr.az
Xəbəri paylaş
Çox oxunanlar
Son yüklənənlər
Axtarış
Reklam
İqtisadiyyat
Şou-biznes
Yazarlar
Sevinc QƏRİB
KƏRAMƏT
KƏRAMƏT
Emil Rasimoğlu
KƏRAMƏT
Aydın Canıyev
Aydan Ay
Sorğu
Portalımızı dəyərləndirin.
Çox oxunanlar